Tuesday, February 06, 2007
Nukleer Yasaya KARSI Yuruyorum- Bugday Dergisinde
Bugday Dergisi'nin Ocak - Subat 2007 sayisinda "Nukleer Yasaya KARSI Yuruyorum!" baslikli yazim yayinlandi.
Nukleer Yasaya KARSI Yuruyusum Devam Edecek...
Selamlar,
Ayşen Eren
http://nukleeryasayakarsiyuruyorum.blogspot.com/
Aşık Veysel’in söylediği gibi uzun, ince bir yolda yürüyorum. Bazen tek başına bazen destekçi dostlarla birlikte. Elimde “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyorum” yazan basit bir karton taşıyarak. Huzur ve barış içinde İstanbul’un farklı semtlerinde, meydanlarında, caddelerinde, sokaklarında yürüyorum. Yürüme eylemi varış noktası odaklıdır. Yürümeye başladığınızda nereye gideceğinizi bilirsiniz. Benim yürürken böyle bir hedefim yok. Meclis’te büyük olasılıkla Aralık 2006’da görüşülmeye başlanacak olan Nükleer Yasa’yı protesto etmek için “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyorum”.
Türkiye’ye nükleer santral yapımı için düğmeye basan hükümet “Nükleer Yasa” ile bu çalışmalarına yasal ve hukuksal bir zemin hazırlamaya çalışıyor. Yasa mecliste onaylanıp yürürlüğe girerse Türkiye’de nükleer santrallar devreye girecek. Nükleer santrallerimiz olunca nükleer atıklarımız olacak. Çünkü ömrünü 40-50 yıl olan bir nükleer santral, bu süre boyunca toplam bin ton nükleer atık üretiyor ve sonra kendisi de bir nükleer atık haline geliyor. Bugün nükleer santralı olan her ülkenin nükleer atıklarla başı dertte. Çünkü bu atıklar yok edilemiyor. Zararsız hale gelmeleri için ONBİNLERCE yıl çok korunaklı ortamlarda saklanmaları gerekiyor. Nükleer santralın sağlayacağı enerjiyi biz 40-50 yıl kullanacağız ama bizim çocuklarımız, torunlarımız ve onların çocukları onbinlerce yıl nükleer santralın ürettiği nükleer atıkların yaratacağı radyasyon riskine maruz kalacak, çıkan maliyetleri yüklenecek, şu an öngöremediğimiz ama zamanla çıkacak diğer sorunlarla uğraşmak zorunda kalacaklar. Çocuklarımıza, torunlarımıza ve onların çocuklarına bırakacağımız miras radyoaktivite, hastalık, ölüm saçan nükleer atıklar olacak.
Çocuklardan izin aldiniz mi?
Türkiye’de nükleer yasayı çıkarmak isteyenlere sormak istiyorum:
Gelecek nesillerin de yaşayacağı bu ülkeyi, kullanacağı toprağı, suyu ve havayı radyoaktivite ile kirletmek için onlardan izin aldınız mı?
Radyoaktif atıkları onbinlerce yıl güvenli saklama sorumluluğunu çocuklarımıza, torunlarımıza ve onların çocuklarına bırakıyoruz. Bu sorumluluğu almak istiyorlar mı? Onlara sordunuz mu?
Yürüyüşün Evreleri
Karar
Bu düşüncelerle, 3 Ekim 2006 tarihinde Timur Daniş’in Ankara’da TBMM önünde başlattığı, daha sonra İstanbul’da devam ettirdiği; Antalya’lı Hediye Gündüz’ün Ankara’da başlayıp, Antalya’da devam ettiği; Mehmet Emrah Bilgiç’in Sinop’ta süren; Bahriye Şengün’ün İstanbul’da yaptığı gibi bende kendi “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyüş”ümü başlatmaya karar verdim. Amacım yaşadığım şehirdeki insanların dikkatini nükleer yasa üzerine çekmek, “nükleer yasaya karşı” farkındalık yaratmak.
Ferdi, barışçıl, insanlara ve doğaya karşı olan bu yasaya karşı insanca ve doğal bir eylem yaparak. Yürüyerek…
Basın Açıklaması
“Bir basın açıklaması yapmalısın” dedi Timur Daniş. Nasıl yapılır bilmiyorum. “Yürüyüş nedenini açıklayan kısa bir metin hazırlarsın, yürüyüş başlangıç yer ve saatini bildirirsin, basının e-posta adreslerine gönderirsin” diyerek yol gösterdi. İlk yürüyüşümü Timur’un başlattığı Nükleere Karşı Cumartesi Yürüyüşleri ile çakıştırmaya karar verdim. Hem destek almak hem de destek vermek için. İlan edilen yerde ve saatte çocuklarımız ile basın mensuplarını bekledik. Geldiler. Basın açıklamamı okudum. İlk yürüyüş Beyoğlu Galatasaray Meydanı’ndan başlayıp Şişli’deki Ekolojik Pazar’da sonlanacak. Çocuklarla birlikte yürüyüşümüzü başlattık. Hem benim hem kızım için bu bir ilk. Yürürken vereceğim mesajı ve nasıl vereceğimi bilmiyorum. Basitçe elimizde bir rüzgar gülü ile yürüdük. Beyoğlu protesto gösterilerine öylesine alışkın ki yanımızdan geçen insanların bir kısmı bizi fark ediyor ama çoğunluğu geçip gidiyor. Yürürken sohbet ettiğimiz, çocuklarla ilgilendiğimiz için bize yönelen bakışların pek farkına varmıyoruz, gerginliğimiz azalıyor, rahatlıyoruz. Ekolojik Pazar’da alkışlarla karşılanıyoruz. Beklemediğimiz bu tepki kızımla beni mutlu ediyor.
Hazırlık
Yürümek basit bir eylem gibi görünse de düzenli, sürekli olarak yapıldığında ciddi bir ön hazırlık gerektiriyor. İlk olarak rota belirleyip, yürüyüş saatlerimi kararlaştırıyorum. Niyetim meydan ve sokakların en kalabalık olduğu saatlerde yürümek. Yürürken karşılaşacağım insanların dikkatini “Nukleer Yasa”ya çekecek bir mesaj taşımalıyım. Mesajım eylemimi, yapış nedenimi anlatmalı, kısa ve anlaşılır olmalı. Ayrıca rahat taşınabilmeli. “Nükleer Yasaya KARŞI yürüyorum. Nükleer Yasa Meclis’te” yazan bir karton hazırlıyorum. Uzun süreli yürüyüşlerde uygun ayakkabı ve giysi giymek önemli. Yanınıza yürürken size enerji verecek yiyecekler ve su almanız yararlı olabilir.
İlk yürüyüş
İlk ferdi yürüyüşümü Kadıköy meydanında başlatmaya karar veriyorum. Yürüyüşüm Caddebostan Kültür Merkezi’nde noktalanacak. Kadıköy meydana gelip kalabalığı görünce bir an tereddüt ediyorum. Kartonumu elimde tutarak yürümeye başlıyorum. Kalabalığın içinde birden fark edilmek beni rahatsız ediyor. Gözlüklerimin arkasına saklanıyorum. Fark edenlerin tepkileri çok ilginç. Önce beni kalabalık içinde algılıyorlar. Bir bütün olarak farklı olduğumu anlıyorlar. Sonra gözler elimdeki kartona kayıyor. Ardından bakışları yüzüme çevriliyor. Benim normal ve aklıbaşında olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlar. Yüzümdeki ifadeden normal olduğumu anlayıp yeniden kartona bakıp, dikkatle okuyorlar. Gözler elimdeki kartonla yüzüm arasında üç dört defa gidip geliyor. Mesajı kavrayanların yüzlerinde iki ifadeden biri oluyor. Ya “bizde karşıyız ve sizi destekliyoruz” diyen destek veren olumlu bir ifade. Ya da “böyle bir şey mi var?” diyen soru dolu şaşkın bir ifade. Bazılarının gözlerinde takdir bakışları da yakalıyorum. Bakışların altında yürümek ağır ve zor geliyor. Kadıköy’den ilerleyip Fenerbahçe stadının arkasından Bağdat caddesine çıkıyorum. Görünür olmak için trafiğe karşı yürüyorum. Bazı sürücülerin arabalarından elimdeki mesajı okumaya çalıştıklarını görüyorum. Beni durduran, soru soran olmuyor. Sakıncası yok. Mesajımın pek çok insan tarafından okunması ve bazı düşünceleri harekete geçirmesi şimdilik yeterli.
Gelişmeler
Yürüyüşümden haberdar olanlardan önce destek, tebrik iletileri geliyor sonra arkadaşlarım benimle yürümek istediklerini söylüyorlar. Ne mutlu! Hemen programlar yapılıyor. İlk önce Dilek Ekşi ile Kadıköy İskele’de buluşuyoruz. Bu eylem Dilek içinde ilk ve biraz tedirgin. Çantamdan kartonumu çıkarıyorum. Haydarpaşa, Harem güzergahından Üsküdar İskele’ye kadar yürüyoruz. Dilek “inanmak ve kararlı olmak kadar eylemci olmak da gerekiyor” diyor ve bu eylemi yapan herkesi tebrik ediyor. Çünkü sokağa çıkıp görünür olmanın başka tür bir enerji gerektirdiğine inanıyor. Cesaret belki? Bana ilerleyen günlerde de eşlik etmek istediğini söylüyor. İkinci yürüyüşümde üç arkadaşımla beraberim. Fenerbahçe parkında buluşup Kadıköy’e yürüyeceğiz. Hava çok soğuk, park neredeyse ıssız. Yürüyüş için yanlış bir saat seçmişim. Parkta fotoğrafımızı çeken Canan Oğuz nükleer santrallere ailecek karşı olduklarını söylüyor. Yürüyüşümü desteklediğini belirtip bana moral ve güç veriyor. Yanımdaki dostlarım Arsun Önol, Filiz Bozkurt ve Nurgün Gerçin’le beraber “Nükleer santrallerde güvenlik 100% sağlanabilir mi?”yi tartışıyoruz. Vardığımız nokta; insanın olduğu heryerde hata olabileceği ve nükleer santrallerin hatayı kaldıramayacak kadar riskli oldukları. Cem Tüzün bir sonraki gün bana eşlik ediyor. Cem kendi mesajını beraberinde getirmiş. “Nükleer Yasadan haberdar mısınız? Nükleer Santraller konusundaki soru ve düşüncelerinizi benimle paylaşır mısınız?” Planımız Kadıköy İskele’den Moda’ya oradan Bahariye’ye geçip Kadıköy’e geri dönmek. Cem yürüyüşün pasif kaldığını düşünüyor. Daha etkin olmak için yürürken insanlarla dialoga geçmek taraftarı. Ben biraz çekimserim. Sahilde 4 genç kız görüp “Hadi gidip şunlara soralım. Bakalım nükleer santrallerden haberdarlar mı?” diyor. Kısa bir sohbet sonrasında yürüyüş nedenimizi açıklıyoruz ve “Nükleer Yasadan haberdar mısınız? Nükleer santraller konusunda ne düşünüyorsunuz?” diye soruyoruz. Yasadan haberdar değiller. Ama nükleer santrallerin çevreye büyük zarar verdiğini, alternatif temiz enerji kaynakları olduğunu ve bunların değerlendirilmesi gerektiğini söylüyorlar. Konu hakkında bilgi ve üstelik fikir sahibiler. Mutlu oluyoruz. Yürürken taşıdığım kartonla tek yönlü mesaj verirken insanlarla konuşmak ve birebir iletişime geçme fikri cazip geliyor.
Nereye?
Yürüyüş eylemim birinci haftasını doldurdu. Edindiğim izlenim elimde taşıdığım mesaja kadınların erkeklerden, gençlerin diğer yaş grubu insanlardan daha ilgili olduğu, daha çok tepki verdiği.
Yürüyüşümün önceden belirlenmiş bir varış noktası yok. Ben sadece “Nükleer Yasaya KARŞI Yürüyorum”. “Nereye kadar?” diye soranlara cevabım ise “Sonuna kadar.”
Labels:
istanbul,
nuclear,
nuclear power,
turkey