Sunday, September 04, 2011

Uranyum Piyangosu Masalı - Ağustos 2011


Yayın Detayları:Cumhuriyet,Sürdürülebilir Yaşam Eki, 27 Ağustos 2011

http://www.cumhuriyet.com.tr/

Yozgat’ın Sorgun ilçesine bağlı Temrezli, Akoluk ve Mehmetbeyli köyleri için “Bu köylere uranyum piyangosu vurdu” başlıklı haberi okuyunca, Navajo halkının “Uranyum Piyangos

u” öyküsünü yazmak istedim. Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde yaşayan Amerikan Yerlilerinden Navajo halkı 1950’li yıllarda uranyum madenciliği il

e tanıştı. Uranyum madeni Navajo halkına korkunç bir miras bıraktı.

Gazete haberine göre, yabancı ortaklı bir şirket Temrezli, Akoluk ve Mehmetbeyli köylerinin ortasına 21 sondaj kuyusu açmayı planlıyor. Sondaj sonuçlarına göre bu bölgede uranyum

üretimi yapıp yapmamaya karar verilecek. Mehmetbeyli köyü eski muhtarı Adem Taş’ın anlattığına göre, şirket yetkilileri geçen sene köylülere iftar yemeği verip, herhangi bir zarar oluşursa karşılayacaklarını söylemişler. Yine aynı köyden Nevzat Elbay, yetkililer köylülerin her türlü zararını karşılayacaklarını, köylülere iş vereceklerini söylediler diyor.

1950’li yıllarda uranyum madeni için Navajo halkının topraklarına gelen şirketler aynı şeyleri söylemişler. Madenlerin çoğu yeraltına açılmış, madenciler tünellerle madene inip, küreklerle çıkardıkları cevheri, el arabaları ile taşımışlar. Madenlerde çalışan Navajo halkı tehlikeli şartlara maruz kalmış. Maden işçilerine uranyumun insan sağlığı için ne kadar tehlikeli olduğundan bahsedilmemiş. Madenlerde havalandırma olmadığı gibi işçilere koruyucu kıyafetler de verilmemiş. Madenci çocukları babalarının üstlerine sarı bir toz bulaşmış halde eve geldiklerini, kıyafetlerini yıkamalarına rağmen bu sarı tozun çıkmadığını söylüyorlar. Bölgede araştırma yapan iki akademisyen, Jovanna Brown and Lori Lambert Amerikan hükümeti ve uranyum şirketlerinin uranyumun tehlikelerini saklamak konusunda gizlice anlaştıklarını yazıyorlar.

Hükümet, esas amacı yerli uranyum üretiminin sürekliliğini sağlamak olduğundan, işçilerin uranyumun tehlikleri konusunda uyarılmasının işçi gücü kaybına neden olacağını düşünmüş. Maden şirketleri maliyetleri düşürmek istediklerinden, gerekli güvenlik önlemlerini ekstra maliyet olarak görüp uygulamamışlar.

Uranyum madeni çıkarıldıktan sonra öğütülerek parçalanıyor, su ile ayrıştırılıyor, filtreleme ve kurutma işlemlerine tabii tutuluyor. Bu işlemler sonunda tortu denilen kumlu bir atık geriye kalıyor. Bu atık hem radyoaktif maddeleri hem de radyoaktif olmayan fakat insan sağlığı için yine çok tehlikeli olan radon ve ağır metalleri taşıyor. Rüzgar, bu kumlu atık maddeyi maden civarındaki tarlalara, köylere taşıyor. Atık madde yağmurla suya karışıyor, yerüstü ve yeraltı su kaynaklarını kirletiyor, su kaynaklarını kullanan insan ve hayvanları zehirliyor. Uranyum üretimi 80’lı yılllarda durdurulmasını rağmen, bugün hala Navajo topraklarında radyasyonlu sarı uranyumlu atık maddeyi görmek mümkün.

Ölen bir Navajo maden işçisinin oğlu Phil Harrison, uranyum madenlerinde büyüdüğünü, çocukların bu madenlerin civarında oynadıklarını, bu sularla kıyafetlerini yıkadıklarını ve yıllarca uranyum bulaşmış radyoaktif suları içtiklerini söylüyor. Madenler açıldıktan 10 yıl sonra ilk kanser vakaları görülmeye başlamış. Bugüne kadar yaş ve cinsiyet ayırımı olmaksızın binlerce kişi kanserden ölmüş ve özürlü bebekler doğmuş. Madenler, Navajo halkının baskısı ile 80’li yıllarda kapatılmasına rağmen, bölge halen radyoaktif ve çok uzun yıllar böyle kalacak.

Uranyum madenciliği yarattığı bütün bu sorunların yanı sıra, dünyanın en büyük ikinci radyoaktif kazasına da yol açmış. 1979 yılında maden işlenirken oluşan uranyumlu suyu toplayan baraj çökmüş. Tonlarca radyoaktif atık su nehre karışmış. Suyu içen hayvanlar ölmüş. Bu kazadan sonra Navajo halkı et ve yün satamamış. Yeraltı sular kirlenmiş.

Madenlerin kapatılması Navajo halkının örgütlenmesi ve çabaları mümkün olmuş. Madenler kapatılmasına rağmen geride bıraktıkları radyoaktif atıklar çevreyi ve insanları zehirlemeye devam ediyor.

Navajo halkı kendilerine vaat edilen iş ve paranın karşılığını hayatlarını, sağlıklarını, topraklarını, evlerini kaybederek ödemişler. Uranyum piyangosu onlara para değil ölüm getirmiş. Temrezli, Akoluk ve Mehmetbeyli köylülerinin Navajo halkının öyküsüne kulak vermesinde yarar var.

Wednesday, July 13, 2011

Akkuyu Çocuk Kampı - Temmuz 2011

1 Temmuz’da köy meydanında kampı başlattık. Çocuklar duymuşlar, anneleri ile geldiler. Bayağı kalabalık bir grup toplandı. Çok sevinçliyiz. Aynı köyde yaşamalarına rağmen çocuklar ilk kez birlikte eğlenmek, öğrenmek ve üretmek için biraraya geliyorlar. Çocuklar bir hafta boyunca kişisel gelişim ve farkındalık yaratma amaçlı oyunlar oynadılar, belgesel izlediler, hayal çalışması yaptılar, Büyükeceli Köyü için kalkınma projeleri hazırladılar, şarkılar öğrendiler, doğa şiirleri okudular, ekoloji, eko-sistem, doğa koruma ve bulmacalı bilim dersi gördüler ve sanat çalışmaları yaptılar. Çalışmalar, bazen köy meydanında, bazen ilköğretim okulunun bahçesinde, hep açıkhavada yapıldı. Herkese açık olan çalışmalara, küçüklerin yanısıra meraklı anne ve babalar, dedeler, anneanne ve babaannelerde bazende meraklılar katıldı. Son gün ürettikleri çalışmaları sunan çocuklar, büyüklerin takdirlerini kazandı.Elele tutuşarak dostluk çemberi kurduk, birbirimize yaptığımız iyilikleri anlattık. Küçükler büyüklere örnek olabilir mi? Nasıl diye tartıştık. Çocuklar ilerde Büyükeceli Belediye Başkanı olurlarsa, neler yapacaklarını konuştuk. Atık nedir birlikte tanımlamaya çalıştık. Buradan su, toprak, hava kirliliğine ve radyasyon kirlenmesine girdik.

Doğal Tarım, Eko-turizm, Orman Müzesi ve Milli Park, Evsel Atık Suların Bit

kilerle Arıtılması konularını aktardık ve çocuklar köyleri için bu konularda projeler hazırladılar.

Pillerin doğaya verdiği zararı anlattık ve atık pil toplama yarışması düzenledik. Yarışma kıran kırana bir mücadeleye sahne oldu. En çok atık pil toplayan çocuklara ödül verildik.

Ortak hayal çalışmasında, içlerinden bir çocuğun köy içinde futbol sahası hayalini beğenen çocuklar, hayalin gerçekleşmesi için ortak hareket ederek, bir dilekçe hazırlayıp, imzaladılar ve Belediye Başkanlığı Kalem Müdürüne ilettiler.

Nükleer santral yapımının planlandığı Büyükeceli Köyü, santral yapıldığı takdirde, santrala çok yakın olduğu için boşaltılacak. Bu nedenle köy için nükleer enerji yerine alternatif, temiz enerji kaynakları büyük önem taşıyor. Temiz, yenilenebilir ve kirli enerjileri anlattık. Bu bağlamda çocuklarla rüzgar gülü yaptırdık, güneş ve rüzgar enerjisi konusunu grafiti çalışması olarak duvara resmettiler.

Bir diğer renkli aktivite köydeki kargaları (ki bunlar nükleer yandaşları oluyorlar) kovmak için korkuluk yapımı idi.

Gül Bolulu Büyükeceli sahilinde “Yuvama Dokuma” temalı örümcek ağı enstalasyonu yaptı ve ağaçları giydirerek ağaç sevgisini vurgulayan mini“Dokunmuş Ağaçlar” sergisi açtı.

Sahile taşlarla "Nükleere Hayır" diye yazdık.

Akkuyu Yaz Kampı’na katılan çocukların ailelerinin verdiği destek, çocukların gösterdiği ilgi ve sevgi ile kamp başarıyla tamamlandı.

Başta Efkan Bolaç olmak üzere Mehmet Ali ve Nazmiye Hoca'ya ve diğer Büyükeceli Köylülerine teşekkür ederiz.

Arı Kovanı ekibi adına Ayşen Eren